evleneli birkaç kez misafir ağırladım bunların sadece biri yemek misafirimdi diğerleri çay ve ikram misafiri. ilk yemek davetimden hiçbirşey anlamamıştım çünkü yemek masamız yoktu henüz ve mutfak masasına tıkılmış ben de aç acına misafirleri izlemiştim hamile halimle yutkuna yutkuna 😀 bi Allah’ın kulu da al kızım şu tabağı sen de ayakta mayakta ye hiç değilse demedi ben de zaten çekingen bir yapıda olduğumdan şunu alayım da yiyeyim diyemedim o akşam açlıktan bi migren baş ağrısı tutmuştu hiç unutmuyorum. annem olacaktı ki orda yerinden bile kalkardı “hamile halinle aç mı durulur gel önce sen ye” kızım diye.. ben oturmazdım onu kaldırıp gerçi ama yine de onun ince düşünceli hali, kibarlığı karnımı doyurmaya moralimi artırmaya yeterdi. insanın annesi gibi olmuyor kimse kendi çocuğuna yaptığı fedakarlığı başkasına yapmıyor. annemin ne kadar kibar ve ince düşünceli olduğunu evlendikten sonra daha iyi idrak ettim.
neyse ilk saçma yemek davetinden sonra dün biraz daha az saçma bi yemek davetim vardı. az saçma diyorum çünkü sabah uyandığımda şiddetli migren ağrımla uyandım -uzun süredir olmuyordu bu kadar şiddetlisi ve ben hamile olduğumdan migren hapımı da içemiyorum tabi başım ağrıyınca- bu nedenle yemekleri duraklaya duraklaya yapabildim. misafirlerim de öğlen yemeğine geleceğinden ana yemeğin kızartmaları ve böreğin pişirilmesi yarım kaldı. onları misafirler içeride sohbet ederken ben mutfağa tıkılıp yapmak zorunda kaldım 🙁 zaten az kalabileceklerdi ve onlarla oturup sohbet edemediğim için bir yandan üzülüp bir yandan sinirlenerek yarım işlerimi tamamlamaya çalıştım. neyseki annem ve ablam da dünkü misafirlerimdendi. o sihirli “yardıma ihtiyacın var mı” repliğini sarfetmeleriyle onları mutfağa kapattım 😀 aslında misafire iş yaptırmak nefret ettiğim şeylerdendir ancak fazla kalamayacaklarından ve ben menümü mutlaka tamamlamak istediğimden yardım taleplerini geri çevirmedim. zira yemekler hazırdı dediğim bir iki şey hariç. ama işte ben mükemmeliyetçiyim ya abi! mutlaka kafamdaki herşey bitecek ve o masada olacak ya! zaten biraz boşversem daha kolayına kaçsam, daha yüzeysel olsam herşey daha güzel olacak -gerçi bu sefer de ben mutlu olmam ama!- ah şu mükemmeliyetçiliğim yok mu!
böreği ablama dizdirdim, köfteleri anneme kızarttırdım, ana yemeği de servis tabaklarına ablama dizdirdim ohh çok şükür tam istediğim gibi olmasa da kafamda oluşturduğum menüye ulaştım. öyleydi böyleydi akşamdan sabah yetiştiremeyeceğimi bildiğim için yaptığım elmalı kurabiye ve yuvarlak mozaik keki de yemek sonrası yaptığım bol tomurcuklu çayımla birlikte ikram ettim ve misafirlerimi yüzlerinde tebessüm ve memnuniyetle uğurladım.
sanırım sonraki yemek misafirlerim daha şanslı olacak çünkü zaman konusunda yaptığım yanlışları telafi edip daha profosyonel ağırlayacağım onları. bu sayede misafire iş yaptırmam ve onlar içerde sohbet ederken ben mutfakla uğraşmam. gördüğünüz gibi misafir konusuna ciddi önem veriyorum çünkü; “misafir evin bereketidir ve bin rahmetle gelir”, “misafir girmeyen eve melek girmez” “ancak şerli ve kötü kimseler misafir kabul etmez” (hadisi şerif) dinimiz misafire önem verir de ben vermez miyim şimdi?
yemek menüsünde neler vardı (sevgili tuğba’ya özendim :D)
tavuk suyuna sebzeli arpa şehriye çorbası
etli bezelye yemeği
tavuk baget kızartması
köfte kızartması
patates püresi
pilav
salata
peynirli börek
çay ikramı için
yuvarlak mozaik kek
elmalı kurabiye
netekim arkadaşlarımcım, migren ağrısı çekerken keyifli bir gün geçirmek ve yemek misafiri ağırlamak cidden yüksek oranda eziyetli ve külfetliymiş.
o mükemmeliyetcilik ruhu bana sonunda agriyan bir bas ve harap olmus ayaklar olarak geri dönüyor:))olmasak iyiya iste huy;)bend eöyleyim:)kafama kyodugum seyi yapicam,hepte zor seyi secerim,sanki 40 yillik asci gibi;)
annenle ablanin yardimina kosmasina ne sevindim…
menünde yerindeymis..ellerine saglik tatlim;)
Geri izleme: evlilik sonrası çileklinin evrimi :p | Bir Kafadan Her Ses