Çocuklar ve 1 Yaş Üstü Bebekler İçin Besleyici Kek Tarifleri | Kış Keki Tarifi

Çocuklar ve 1 Yaş Üstü Bebekler İçin Besleyici Kek Tarifleri | Kış Keki Tarifi

5,5 yaşındaki kızıma kuru üzüm yedirmek deveye hendek atlatmaktan zor. Haşlama ve sahanda yumurtayı desen daha yeni yeni yemeye başladı gibi bir şey. Portakalın da sadece suyunu seviyor. Pekmezi sütüne karıştırmadan yemez. O cevizi seviyor ama küçük kızıma nefes borusuna kaçar endişesiyle ceviz de kuru üzüm de yediremiyorum. Bunların hepsini birden çocuklarıma yedireyim dediğimde hem besleyici hem de nefis lezzetli bir kek yapmak en iyi çözüm benim için. Ayrıca çocuklarım da çok seviyor bu keki. Sizler de çocuklarınıza yediremediğiniz besleyici gıdaları bu şekilde bir araya getirerek kek gibi lezzetli bir yiyeceğe dönüştürebilir ve çocuklara abur cubur zehirleri vermek yerine besleyici keklerle ödüllendirebilirsiniz.

Malzemeler: 

3 yumurta

Yarım bardak toz şeker (yerine bal ya da beyaz pekmez de konulabiliyor)

bir çay bardağı keçiboynuzu pekmezi (harnup)

1,5 su bardağı süt

100 gram tereyağı

1,5 çay bardağı ayçiçek yağı

1 paket kabartma tozu

2 paket şekerli vanilin

4 çorba kaşığı bitter kakao

1 çay bardağı yıkanmış kuru üzüm

1 çay bardağı öğütülmüş ceviz

2 çorba kaşığı toz tarçın

2 portakal kabuğu rendesi

1 su bardağı hindistan cevizi

4 su bardağı un

Hazırlanışı:

Cevizi rondodan geçirelim ve un haline getirelim. Kuru üzümlerin saplarını temizleyip iyice yıkayalım. Portakalları sıcak suda yıkayıp kurulayalım. Yumurta aklarını mikserde çırpıp kar haline getirelim.

PÜF NOKTASI: yumurta sarıları çok çırpılmasa iyi olur kekin daha çok kabarması için. BU NEDENLE YUMURTA SARISINI EN SON KEK HAMURUNA EKLEYECEĞİZ.

Şekerli vanilini (vanilyayı) dökelim. Üzerine toz şekeri ya da daha sağlıklı olsun derseniz isteğe göre beyaz pekmez veya balı ekleyip güzelce karıştıralım. Süt, ayçiçek yağı ve oda sıcaklığında yumuşamış yağı da ekledikten sonra yavaşça yine karıştıralım. Tarçın, un gibi edilmiş ceviz, portakal kabukları ve hindistan cevizi de ekleyelim. Un ve kabartma tozunu bir kapa elekten geçirerek dökelim. Daha sonra kek karışımıza ekleyelim ve hiçbir pütürcük kalmayacak şekilde karıştıralım. Pürüzsüz bir kek hamuru elde edelim. En son yumurta sarılarını ekleyelim ve çok az karıştırarak hamura yedirelim. Kek kalıbını (ya da tart kalıbını) yumuşamış tereyağı ile güzelce yaşladıktan sonra hamurun yarısından biraz fazlasını kalıba boşaltalım. Kalan kek hamuruna kakao ve kuru üzümü ekleyelim.

Kuru üzümü neden kakaolu karışıma ekliyorum peki? Kızım kuru üzümü görmesin diye 😀 Kakaolu kısımda olunca kuru üzümleri hop hop mideye indiriyor farkında olmadan 😀

Kakaolu kek harcını da kalıba boşaltalım ve önceden ısıtılmış fırında 180 derecede 30 dk pişirelim.Ara sıra fırın kapağını açmadan bakabilirsiniz bazı fırınlar daha önce ya da daha sonra da pişirebilir. Ayrıca kek kalıpları arasında da farklılıklar olabilir bu nedenle verdiğim bu süre azalabilir veya çoğalabilir.

PÜF NOKTASI: Kek pişerken fırının kapağını sık açmamalısınız. Bu kekin orantısız kabarmasına veya hiç kabarmamasına neden olabilir. Ancak kek kabarma işlemini tamamladıktan sonra yani iyice pişmiş göründüğünde açıp temiz bir bıçakla tam ortasından bir kere batırıp çıkarmak kaydıyla pişip pişmediği mutlaka kontrol edilmelidir.

çocuklar bebekler için besleyici kek tarifleri

çocuklar bebekler için besleyici kek tarifleritart kalıbında kış keki tarifi

tart kalıbında kış keki tarifleri

Afiyet olsun, bebişlerimize yarasın 🙂 sorularınız olursa yorum kısmından sorabilirsiniz.

Şikayet artı şükür postu (tipik Türk annesi sendromları)

Bugünkü konumuz hayatımın aşkı iki küçük kızım. Hali hazırda evde bir iş yaparken yakamdan düşmeyen minişlerim yüzünden tipik Türk annesi sendromları yaşıyorum. Çocuklara sinir krizi geçirip terlik fırlatmakla, onları içime sokarcasına sarılarak sevmek gibi binlerce farklı duygu yüklü tipik Türk annelerindenim ben de. İnstagram ve facebook gibi tribünlere oynanan alanlardaki mükemmel anne sendromu yaşadığına inandığım birçok “mükemmel” anneye buradan seslenmek istiyorum ki: Ne yani? Siz hiç çocuklarınıza kızmıyor mu, onlara bağırmıyor musunuz? ya da onlara sürekli o bahsettiğiniz katı kuralları mı uyguluyorsunuz Avrupalı soğuk ve ruhsuz anneler gibi? Amerikalılar ne der bilirsiniz.. COME ON PLEASE!!!! gerçekten çocuğuna bağırmadan, kızmadan sevgiyle saygıyla belirli bir disiplin altında onu eğitebilen çelikten sinirlere sahip kişilere değil lafım. böyle güzel annelere/babalara hayranım. ancak her insanın fıtratı ayrıdır. Allah herkesi farklı yaratmış. kiminin önünde adam kessen kılı kıpırdamaz o derece soğuk kanlıdır. şimdi böyle insan bağırmayabilir, kızmayadabilir. ya da çoook hoşgörülü ve sevecen, sinirleri alınmış kuzu eti yumuşaklığında biridir.. ya da hiçbir derdi, tasası yoktur. dünya hayatının zorlu sınavlarında ona yardım eden birkaç “yardımcısı” vardır. hizmetçi gibi, gündelikçi gibi, aşçı gibi veya annesi, kocası gibi DEV destekçileri vardır onu kimseye ezdirmeyen, hakkını yedirtmeyen, maddi olarak beklentisi olmayan, saygılı davranan, sevdiğini gösteren ve onu gerçekten sevdiğini hissettiren.. Şimdi böyle insanı ben döverim zaten çocuğuna bağırırsa.. hey adamım senin problemin ne derim o kadına.. zira insanın kafası rahatsa, günlük işlerde yaptıkları küçümsenmez arada birde sevildiği hissettirilir ve ona yaptıkları için ara sıra da olsa teşekkür edilirse zaten o kadının derdi nedir ki yani başka? şımarıktır o kadın sadece.. hele ev işlerinde hizmetçisi olanlara, gündelikçi alanlara, çocuklarının evinin ve kendisinin her tür maddi ihtiyacını kocasından temin edenlere vs hiç değinmiyorum bile. onlar zaten bütün gün çocuğuyla oynamalı, çocuğunu eğitmeli. yani benim tüm gün vaktim boş olsa çocuklarımla daha çok oynar, daha çok etkinlik yaparım misal..

Çocukların hep peşimde olması bazen elbette ki hoşuma gidiyor ancak kızımın sırf yanımda olmak adına yaptığı WC’de zırt pırt kapıyı tıklatıp “anneeee anneeeeeeaaaaaa çişim geldi çııııkkkk” diye ağlaması ve benim: “kızım senin çişin de hep ben tuvalete girince mi geliyor” şeklindeki sert çıkışım, fıtık çıkartma kabiliyetine sahip yegane repliklerimiz arasında. Laptop’ımı açıp blog’uma bir iki satır yazmaya kalktığımda ise durum daha da dramatik bir görünüm almakta. Zira yine büyük kızım “annneeee bugün seninle yine etkinlik yapalım mııı” ya da “anneeee parka gidelim miiiii” diye aklında hiç olmayan ancak ben bir iş yapmaya koyulduğum için parlak fikirler zuhur eden bir beyine sahip.

Hep büyük kızdan bahsettim. Benim küçük kız da az değil. Eteğime yapışıp, göbeğimin üstüne oturup gün boyu anneyle yapışık ikizler gibi gezebilecek kadar yumoştur kendisi. Evde salonumuz üçlü bir koltuk artı koca bir su varili yardımı ile ikiye bölünmüş durumda. Evin sağ tarafı onların oyun alanı (nam-ı diğer yuvaları) diğer tarafıysa baba ve annenin yaşam alanı oldu bu bölünme sonrası. Çok önceleri bir oyun parkımız vardı (pilsan angel oyun parkı) ancak o çok küçük olduğu için çocuklar içinde rahatça oynayamıyordu tabi o tür oyun parkları bebekler için malum. Biz de böyle bir sınır çizdik salonda ve mutfakta, banyoda vs.de işim olduğunda bu çözüm cidden çok işe yarıyor. Babamızın aklı sağolsun. bu icadı için yılın icadı ödülü verilse yeridir son tahlilde. Tabi bu şekildeki bir ev dekorasyonu pek sarmadı bizi ancak ne yapalım canımız sağolsun, mühim olan hayatımızın kolaylaşması..

Kısacası; öyle de olsa böyle de olsa.. yavrularım varken ben gerçek benim.. onlarsız bir hayat çok tatsız olurdu..

Çocuk sevmeyeni çocuk diş hekimi yapmayın arkadaş!

İşini sevmeyen insanlar nasıl suratı asık ve mutsuz olur bilirsiniz. İşte küçücük bir çocuğun belki de tüm hayatını etkileyebilecek konumdaki bir kişinin işiyle alakalı en önemli varlık olan “çocukları” sevmemesi de bunun gibi değil midir? Bir çocuk diş hekimine elbette ki çocuklar götürülür ama bizim bugün karşımıza çıkan İnci Orhan isimli diş hekimi 5,5 yaşındaki bir çocuğu daha karşısında görür görmez yaptırmaz, ettirmez, uslu durmaz vs zırvalamaya başladı, üstelik kızımın ilk diş doktoru deneyimi olduğunu söyledim ki biraz nazik davransın çocuk ruhuna insin azıcık ama nafile. Gerçekten anlayışsız ve ters bir şekilde beni dışarı çıkarttı, evet gittiğimiz hastanede zaten ebeveynler kapı önüne çıkartılır ama kızımın bir fotoğrafını çekiyordum ilk diş deneyimi olacağından, o sırada karşısında sanki insan değil de hayvan varmışçasına dışarı çıkın artık demesin mi? Çocuk da beni terslediğini görünce hali tavrı değişti kızımı tanıyorum. 

Gitmeden önce öyle güzel motive etmiştim ki çocuk dişçi koltuğunda korkmasın ben kapı önünde beklerken diye.. doktorun bu kaba tavrından minicik bir çocuğun psikolojisi elbetteki çabucak etkilendi ve hepsi havaya uçtu tüm bu motivasyon çalışmasının.. rekor süre ! 10 dk.da yapıyorum diye 3 dolgu yaptı ama inşallah birkaç günde düşmez dolgular çünkü yalapşap yaptı birkaç dakikada ne yaptıysa üstelik çocuğa bağıra çağıra! Çocuğun karşısında ona tepkisini !!! göstermek için elindeki aleti aldığı yere fırlatışını görseydiniz neden bazı doktorların dayak yediğini anlardınız. Elbette ki şiddete karşıyım ancak içi modernize edilmiş özel hastane görünümüne kavuşmuş okmeydanı diş hastanesine böyle antipatik bir doktoru yakıştıramadım, üstelik pedodonti gibi sadece çocuk hastaların ziyaret ettiği bir bölümde!!

Çocukları ilgilendiren mesleklere (çocuk doktoru, çocuk diş hekimi, öğretmen, okul servis şoförü vs) eleman alınırken, hatta ünv. o bölümdeki eğitimine başlamadan önce mutlaka çocuk sevgisi ölçülmeli diyorum! Bu psikolojik olarak olabilir, uygulamalı olabilir vs bu kadarını yapabilir bence bu ülke!!