Hayır şuan çok sakinim emin olun. Yani eskisi gibi birine kızıp monitörün karşısına geçip klavyeyi elime alıp tıngırdatmıyorum. Sadece toplumda genellikle sadakatin “S”si ile bağlılığın “B”sinden haberi olmayan bir takım insan türünün, seyrinde devam eden inişli çıkışlı ve biraz da fırtınalı bir ilişki gördüklerinde, çiftin ayrılıp barışmış olmasına verdikleri cevap çok acıdır, bir ilişkiye bakış açılarını ele vericidir. Tespitim şudur ki, bu insanlar ilişkilerini hiç ciddiye almadıkları ve karşılarındaki insan(lar)a bağlanma (dolayısıyla sadakat duyma) gibi bir dertleri olmayıp sorumsuz yaşadıkları için, bir çiftin ayrıldıktan sonra birbirlerine duydukları sadakat ve bağlılık sayesinde tekrar barışabilecek olmasını anlayamıyorlar. Koca kafalarındaki at gözlüğü buna müsaade etmiyor çünkü. Hayatı çok ciddiye almamak gerek evet, ama lakayt gelmiş lakayt gidecek biriyseniz, e kusura bakmayında ilişkilerinizin de lakayt olmasına katlanacaksınız ve şikayet etmeyeceksiniz. Aaa pardon başta söylemeliydim bu sadakatin “S”si ile bağlılığın “B”sinden haberi olmayan bir takım insan türünün içine sadece kirli çorap gibi sevgili değiştirenler değil, hayatlarında aşkı hiç tatmayanlar da dahildir. Malum atıp tutmayı seven, habire karı boşayan bekarlar çoktur bizim memlekette.
Etiket arşivi: ilişkiler
Koşun Koşun Çilekli Süt Aptalmış Şapşalmış
Hadi hep beraber gülelim bakın bugün ne oldu? Şapşal ve aptal olduğumu bir kez daha anladım. Bir tanıdığımın arkadaşı evlenmeden önce Allah, peygamber kelimelerini ağzından düşürmeyen eşinin evlendikten sonra nasıl U dönüşü yaparak 180 derece döndüğünü (daha doğrusu özüne döndüğünü) anlatmış. Biri de evlendiğinde ilk zamanlar eşinin başörtülü olmasına rağmen etek ve gömlek giyerek sokağa çıkan ablasına ağza alınmayacak laflar ederken bir iki yıl sonra kendisi mini etekli, dekolteli, saçı ve yüzü tonlarca boyayla kaplı bi kadınla onu aldatmış. Ve zina yapan kendisi olmasına rağmen başörtülüler için “başı açıklardan daha orospu bunlar” demeye başlamış (körle yata yata şaşı olmuş!)
“Bunda ne var neresi komik bunların?” diyeceksiniz di mi? Komik olan benim arkadaşlar. Hani blog’uma gelip benim ağlanacak halime gülenler ve hatta sevinenler var ya bu post onlar için. Benim yine ağlanacak bir halimi size yazayım da gülün. Bütün bunları ben de yaşadım. Benim hassas noktalarımdan biri “İSLAM” dinidir. Beni bu noktamdan vurup (beni kandırıp) benimleyken benim örtünmemi, hareketlerimi, namus anlayışımı bile beğenmeyen “insancık-lar”, benden ayrıldıktan sonra ne hikmetse mini etekli, meme ucuna kadar dekolteli, facebook’ta şuh pozlar verecek kadar verici kaşarlardan kendini alamaz olmuş. Bu durumda sanırım bir sonuç çıkıyor: bu kişi-ler ya kimliği oturmamış ayarsız karaktersiz kişi-ler, ya da İslam’ı sadece birilerini etkilemek ve/veya bir takım yerlere gelebilmek adına ağzına alan şerefsiz-ler. Sizce nedir böyle yapan-lar? Ve bu yapılırken amaç nedir? Yorumlarınızı bekliyorum…
Hem Suçlu Hem Güçlü Dedikleri..
Bu arıza tipler her yerdedir. En çokta benim karşıma çıkmıştır tahminimce. Gerekmedikçe ağzını açıp iki laf etmeyen, gereksiz laf kalabalığına her dem ” ıyyy ne sinir ” gözüyle bakmış , sessiz sakin profil çizen bi buzdolabıyım çünkü. Dışardan bakınca vur kafasına al ekmeğini sananlar çok. Bu bakımdan da beni bir iki çemkirme ile sindirebileceğini düşünenlerin olması da gayet doğal. Ama ya beni tanıyanların, yıllarca yediğimiz içtiğimizin ayrı gitmediği, hatta “canım” dediğim, “canım” olanların bana bunu yapması ne anlama geliyor? Hmm bir düşüneyim bunu…. Sanırım artık canım olmadıkları anlamına geliyor.
Bir hata varsa bu genelde iki kişiliktir. Bunu anlamayan ya da anlamak istemeyen “narsist” tipler de bunu çok yapıyor. Ve her daim karşı tarafı suçluyor. Kendisi mükemmel ve vazgeçilmez ya hani. Sonra da hayal dünyasına dalıyor. Nasıl mı? Kendisi bir hata yapmış olamaz, zaten yapmış olsa bile karşı taraf ondan vazgeçemez ki (!) Karşı taraf suçlu ya, özür dileyecek. Bunu bekliyor. Hayalperest de oluyor biraz bunlar. Bir yandan hayal dünyasında yaşarken, bir yandan da yemediği halt kalmıyor fırsattan istifade. Ve özür bekliyor, saygı bekliyor, sevgi bekliyor… bekliyor babam bekliyor. Peki bunları hak etmediği halde, ne hakla bekliyor?