Giresun seyahatimiz :)

sabah saat 7’den akşam 20:20 sularına kadar yoldaydık kocamla birlikte. Giresun’a kendi arabamızla gittik iyi de oldu önde bunaldıkça arkaya attım kendimi, kocam sağolsun arkaya pufidik bi yatak kurmuş bana koltukta şiş göbeğim kasıldıkça arkada uzandım. kocamın tabiriyle “patlayan domatesler” yani cherry domatesler, çıtır çengelköy salatalıkları, peynir, zeytin ve diğer yiyecekler de seyahatimizin mütevazi yollukları oldu, yolculuğumuz piknik tadında geçti  muahaha yola çıktığımız c.tesi gününün güneşli olması harikaydı, hava güzel olmasa bu kadar uzun bir yol çekilmezdi doğrusu..

misafir kaldığımız ev uzaktan bir akrabamızın evi, Giresun ile tek bağlantımız da onlar, Giresun’lu birkaç komşumuz dışında. Ben Kastamonu, kocam Trabzon’lu ama biz Giresun’dayız memleketimiz burası gibi sanki muahaha bulunduğumuz köy baya güzel, Giresun sahiline bakıyor aynı zamanda fındık ve meyve ağaçları içinde bir bahçeli malikanede misafiriz şuan muahaha malikane diyorum çünkü bizim kaldığımız ev doublex ve son derece lüks bir ev. hele de bir köy eviyle kıyas edince malikane demek haksızlık olmuyor muahaha

 öğle yemeğinde; daha sabahleyin karadenizin serin sularından toplanan mezgit balıklarını mideye indirdim, aynı zamanda kocam ve ablasının kaldığımız malikanenin niohoho bahçesinden topladığı ısırgan otlarından yapılan yemekten de tattım. tattım diyorum çünkü alışık olmadığım bir lezzet niohoho dolayısıyla birkaç kaşık alarak balıklara ağırlık verdim yemekte ehemöhöm tamam çok yararlı ve kanseri engelleyen bir bitki bu ısırgan otu, türlü türlü faydası da var, ancak; taptazecik balık kızartması varken ısırgan mı yenir yaw allasen niohoho

Giresun’dan şimdlik bu kadar, fotoğrafları sanırım eve dönünce eklerim. cep telefonumu laptop’ımda modem olarak kullanıyorum telefon hattımın internet paketi aboneliği sayesinde. evdeki ttnet internet hattına yavaş diyorduk ama bu avea internet paketi bağlantı hızı beni çileden çıkartıyor, aşırı yavaş muahaha sadece bir haftalık pakete ihtiyaç duyduğumdan avea jet almadım sanırım o daha hızlıymış, ama dediğim gibi çok fazla ihtiyacım yok internete mobil olarak veya seyahatte laptopa ihtiyaç duymuyorum. Zaten birkaç gün sonra dönücem evime inşallah, ne gerek var dedim. şuanda da işimi görüyor gibi, çok fazla girmiyoruz zaten nete. ama yola çıkmadan iyiki aklıma gelmiş, iyi oldu canım sıkıldıkça telefonu usb’den laptopa bağlıyorum açıyorum cebimin internetini bağlanıyorum nete, ilk denememde başarılı oldum neyseki :p internet hattı çok ağır da olsa sanırım internetsiz bir hafta çok sıkıcı geçerdi..

:)(: bahar geldi hoşgeldi :)(:

bugün hiç fotoğraf çekmedim baştan kavgamızı edelim arkadaşlar yani foto yok diye okumayacaksanız okumayın beni sonradan eee hani fotoğraflar demeyin muahaha

sabah 10’a doğru kalktım 11 gibi geçen hafta Almanya’dan gelen büyük görümcem ve eşiyle birlikte praktiker-carrefour-bauhaus üçlemesi yapacaktık. beni göreceksiniz ama saat 11’de gidicez nasılsa, arabada kapının önünde ya tın tın hazırlanıyorum birde kocam kahvaltı hazırlamakla uğraşma ben poğaça açma alıp geleyim sen sadece çay yap deyince iyice bi ağırdan almışım. poğaçalar açmalar geldi, çay demlendi, ben giyindim ama daha ne yüzüme bi nemlendirici sürmüşüm ne şalımı bağlamışım ne kıyafetim için seçtiğim çantaya önceki çantanın içindekileri aktarmışım :p normalde 10:30’da çıkarız demiş kocam görümcemlere (bana da 11 diyor hain köfte) 10:15 gibi zile bastılar, benim hain köfte diyor ki: “arkadaşları Türk sandım yaa, tam vaktinde geldiler” muahaha malum türkler randevulara geç kalmakta meşhur genel olarak, Almanya’da yaşayan ve dakik olmayan normal bir insan var mıdır acaba 🙂

bahar geldi hoş geldi

bugün hava öyle güzeldi ki, bershka pudra pembe ince triko elbisem, koton ole bej rengi bolerom, penti kalpli pembe çoraplarım ve rahatçacık pembe bambi ayakkabımla ne üşüyerek ne de terleyerek günümü gün ettim 🙂 yalnız akşam saatlerinde biraz başıma ağrı girdi, o da güneşin ve bahar havasının cilvesi diyorum ve geçiyorum.

içerenköy-kozyatağı carrefour-bauhaus’a giderken (defalarca gitmemize rağmen) yine biraz çile çektik ama beklenen yere varılacaksa, çekilen çile kutsaldır diyerekten :p navigasyon cihazını kurcalaya kurcalaya sonunda ayarlayabildik ve adrese kilitlendik 🙂 bauhausta en sevdiğim reyon çiçeklerin bulunduğu kısımdı. görümcem sağolsun ben çiçeklere bakarken bana kendi elleriyle dikili sümbül soğanları seçmiş, oracıkta hediye etti canım benim  heart çok incedir benim görümcem. gelirken de kızıma aldığı bi çuval bebek kıyafetini getirmiş “50 yaşında hala olucam ben tabiki getiricem” diyor 😀 gelen hediyeleri nereye koyucam daha şimdiden düşünüyorum muahaha neyseki bebek odası yapıyoruz kızıma birkaç ay sonra, kızımın kendine ait dolabı, şifonyeri, çekmeceleri, askıları olacak inşallah. o zaman sığdırabilrim sanırım gelen kıyafetleri ve bebek hediyelerini 🙂

haftaya karadeniz turu yapmayı planlıyoruz kocamla. giresunda konaklayacağız akrabaların yanında. aldığımız davete geçen yıl icabet edememiştik ancak baharın da gelmesiyle ve karnım iyice büyümeden bu ay teşrif etmek niyetindeyiz. giresuna gitmeden önce kombin yarışmasını da başlatmak istiyorum ama katılım sanırım düşük olacak “2012 ilkbaharı” temasından dolayı. ille de 2012 ilkbaharında aldığınız kıyafetlerden oluşması gerekmiyor arkadaşlar bir yanlış anlaşılma oldu sanırım 🙂 yani ilkbahara uygun azıcık da 2012 ilkbahar modasına uygun olursa tamamdır 😉

bu yazıyı sonuna kadar okudum diyen çıkarsa sözlü yazılı yaparım haberi olsun :p seviyorum sizi, hayat güzel! 🙂

altındere’de alabalık keyfi..

Geçen pazar kocamla Adapazarı yollarındaydık, Akyazı’daki Altındere turistik canlı alabalık tesislerine doğru. Çok keyifli bir yolculuk oldu. İzmit körfezde yol kenarında termosta çay keyfi filan yaptık, birbirimizin fotoğraflarını çektik sonra niohoho

izmit körfez yol kenarı termosta çay keyfi

sonrası onca yol teptikten sonra elbetteki karnımız zil çalarak varmıştık Altındere’ye. Altındere’de altıparmak alabalık tesisinde karar kıldık daha önceden olduğu gibi. Bir kez daha gelmiştik buraya. Önceki gelişimizde dışarda oturmuştuk o zaman hava ılık gibiydi.  İkinci gidişimizdeyse aşkım her ne kadar yine dışarda oturalım diye hafiften mızırdandıysa da ben istemedim zira hava buz gibiydi 🙂 yine tavada alabalık yedik. Önceki gelişimizden bir kare:

altındere altıparmak alabalık tesisleri

Altındere altıparmak alabalık tesisleri olumlu yönleri: balık taze, dere suyunun sesi çok dinlendirici, temiz hava bol oksijen, ortam vasatın üstünde, sahipleri inançlı, mescidler temiz.

Altındere altıparmak alabalık tesisleri olumsuz yönleri: servis çok ama çok yavaş, garsonlar çok amatör, yemek sunumu çok amatör,  başlangıçta mercimek çorbası istedik bol sulu bir knor ezogelin hazır çorba getirdiler, kadınlar tuvaletinde sıcak su akmıyor (erkekler tuvaletinde akıyormuş), kadınlar tuvaletinde pencere yok, pencere takılması gereken yerde tül perde vardı dolayısıyla kışın içerisi çok çok soğuk oluyor. şadırvan bölümünde abdest alırken dondum resmen o derece soğuktu.