papucumun prensesi..

papatya prensestövbe tövbe mübarek gün aklıma gelene bakın taa ne zamanki olay ama geçenlerde müstakbel eşimin o olayı (aslında “o kelimeyi”) gayri ihtiyari anımsatmasıyla aklıma düştü  :p  ..

kayıp balık nemo’daki darla’ya benzettiğim (yani kendini şirin sanan ama itici olan) dindar kesimden bir kız olayın baş kahramanı. kendine papatya prenses filan diyor ama olsa olsa külkedisinin üvey annesi olur, o kadar kaba ve gürültülü ki; ancak ona bu karakter yakışır. haa bu arada dindar kesimden diyorum ama bu tür çok ilginçtir ki kendi egosunu herşeyin üzerinde tutar, bu bakımdan bünyesinde hak hukuk ve incelik barındırmaz, çirkin davranışları ve haksız tepkileri neticesinde kul hakkı yiyebileceği endişesi taşımaz sonra da blog’una kuranı kerim okuyun, kandillerde şunlar bunlar yapılır filan copy paste yazılar ekler.. yani bu da böyle bir tür..

o kadar üstün gördüğü ancak oldukça kıt bulduğum bir zekası var ki; yanlış anlaşılacak bir yazı yazdığında bunun yanlış anlaşılacağını anlamaz. kafasında karma karışık bi takım şeyler vardır ve hiçbir imlâ telaşesi olmadan bu karmaşayı blog’una boca eder. sonra da yanlış anlaşılmaya oldukça müsait bu yazı doğal olarak yanlış anlaşılır. ancak ona göre hata; yanlış anlatanda değil, yanlış anlayandadır. egosu herşeyin üstünde ya vatandaşın. kendini hiç haksız görmez, göremez. nefse gel, egoya gel.. hem böyle bir nefs taşıyorsun hem de blog’unda “mütevazi mümine” ayaklarında islami yazılar, yorumlar döktürüyorsun.. iyiymiş be..

bir blogger önce aklındakileri karşı tarafın doğru anlayabileceği biçimde anlatmayı öğrenmeli sonra blog yazmalıdır. 0-6 yaş grubu zekasına sahip olabilir, Allah onu öyle yaratmıştır konumuz bu değil. ancak herkes o zekada olmadığı için onun zeka seviyesine inemeyeceğinden ne dediğini anlayamaz.

blog yazmak yazı yazma yeteneği yanında “zeka” ister kısacası. gerçi benim anlattıklarımdan o bişey anlayamaz ki şimdi.. malum “ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadardır “.. egosunu baştacı eden biri, ki üstelik; yanlışını, yanlış anlatışının cezasını yanlış anlayandan çıkartmaya çalışacak kadar trajikomik biri, nasıl olsun da gönlünü alçaltıp bu dediklerimin ne kadar doğru olduğunu kabullenebilsin ve ÖZÜR dilesin.. hele birde şahsıma hakaret içeren o yazdığı yazıyı bana okutma biçimi vardı ki sanırsınız 2-3 yaşında çocuk ❗  aslında bu ayrı bir yazı konusu ama tekrar bu saçma konuya değinmeye gerek yok anlatayım çıksın aradan 😛

MSN’den yazının linkini attı muahaha copy-paste yazılar ve heryerde olan yemek tarifleri dolu sitesini sürekli okumadığımı bildiğinden o yazıyı bana o şekilde okutturabileceğini düşündü sanırım. ben bakıyorum bu link ne diye meğerse yüzüme söylemeye cesaret edemediklerini iki üç eksik etek arkadaşı okusun, destek versin de egosu iyice şişinsin diye blog’una yazmış da onu bana gönderiyor. o kadar içerlemiş o kadar içerlemiş ki ezikliğini böyle telafi etmeye çalışmış garibim. bana doğru düzgün sorsa cevabını alırdı ama kendisi bu yolu seçti, yani yanlış ve çirkin yolu..

not: seneler önce yaşanan tatsız bir olayı o an yazmamış olabilirim. affetmişimdir, büyüklük bende kalsın demişimdir, “olgun bir insandır belki, yaptığı kroluğu anlar” diyerek özür dilenmesini beklemişimdir falan filan. ama fikrim değişmiştir belki, yani şuan kaleme alabilirim. ben yengeç burcuyum abi. bu izin bana doğuştan verilmiş kimse de bişey söyleyemez 😛